Osmanlı’nın son, Cumhuriyet’in ilk dönemine şahitlik etmiş biri olarak Mehmet Âkif, Türk düşünce tarihinin en mühim simalarındandır. II. Abdülhamid devri, II. Meşrutiyet’in ilanı, Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı, Millî Mücadele, nihayet Cumhuriyet’in ilanı ve onu takip eden inkılâplar… Bir devrin kapanıp yenisinin açılması arifesinde bin bir ıstırapla geçen seneler… Ve tüm bunlarla yoğrulan fikir ve sanat dünyası.
Elemim Bir Yüreğin Karı Değil, Âkif’in hayatı bir dönemin hikâyesidir; gidenlerin ardından, kalanları muhafazaya hasredilmiş bir hayatın. Yazdığı da, söylediği de budur:
'Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım
Elemim bir yüreğin karı değil, paylaşalım
Ne yapıp ye'simi kahreyleyeyim, bilmem ki?
Öyle dehşetli muhitimde dönen matem ki!”
Elemim Bir Yüreğin Karı Değil, yolu Âkif’le kesişmiş insanların tanıklıklarına, hatıralarına müracaat ederek, bir kısmı henüz yeni gün yüzüne çıkmış fotoğraflar, pullar, gazete kupürleri, mektuplar ve belgeler eşliğinde onun hayatını anlatmaktadır. Türkiye’de Âkif’in hayatını, eserlerini ve çevresiyle birlikte yaşadığı devri, ilmî çalışmalarının merkezine koyan akademisyenler arasında akla gelen ilk isimlerden biri olan Prof. Dr. İsmail Kara’nın, öğrencisi Fulya İbanoğlu’yla birlikte hazırladığı Elemim Bir Yüreğin Kârı Değil adlı albüm/kitap, literatürdeki eksiklikleri giderecek en önemli çalışmalardan biridir.
Elemim Bir Yüreğin Karı Değil