Bir anne ve kızı yurt dışından Tokyo'da buluşmak üzere yola çıkarlar: Burada sonbahar akşamları boyunca kanallarda yürürler, tayfun yağmurlarından kaçarlar, küçük kafe ve restoranlarda yemeklerini paylaşırlar ve şehrin radikal modern sanatını görmek için müzeleri ve galerileri ziyaret ederler. Bu sırada hava durumu, burçlar, giysiler ve nesneler, aile, mesafe ve hafıza hakkında konuşurlar. Ancak belirsizlikler çoktur. Burada gerçekten konuşan kimdir -sadece kızı mı, yoksa anne mi? Ve bu eliptik, hatta belki de hayali yolculuğun arkasındaki gerçek sebep nedir? Yalın ve derinli bir anlatı formunda, herhangi birimizin ortak bir dil konuşup konuşmadığına, bir ilişki denkleminde hangi boyutların sevgiye açılabileceğine ve bir başkasının iç dünyasını gerçekten bilmek için nasıl bir cesaret gerektiğine dair zarifçe yazılmış bir roman...