Şurası bir gerçektir ki, herkes fıkra anlatamaz, ibretli ve hikmetli sözler söylemek, kulaklara küpe hazırlamak, insanları hem güldürmek hem de düşündürmek için keskin zekâ kadar, ilim ve irfan hazinesine ihtiyaç var. Dağarcığı dolu olan bir bilginin, bir şâirin, bir sanatkârın sözleri, hiç şüphe yok ki altın ve mücevher değerindedir. Onun içindir ki, eskiden bazı padişahlar, birtakım önemli devlet adamları, dinledikleri ve beğendikleri mizah üstatlarının, şâirlerin ve ediplerin ağızlarını altınla doldurmak istemişlerdir.
Şaka, ciddi bir iştir. Kelâm-ı kibar, kibar-ı kelâm olduğu gibi, mizahın izahı da düşündürürken güldürmesi, güldürürken de düşündürmesidir. Unutmayalım ki, Allah’ın yarattığı canlılar içinde sadece insan, tebessüm etmek ve tefekkür etmek gibi iki önemli özelliğe sahiptir.
Kültür tarihine dair birbirinden güzel çalışmaları bulunan Dursun Gürlek’in, Tebessüm ve Tefekkür adlı bu kitabında; 'Paralı Kitap”, 'Cimrinin Yoğurdu”, 'Dâr-ı Bekâ”, 'Mihrimah Sultan'ın Kedisi”, 'Mücevher Kutusundan Çıkanlar”, 'Garîbeler”, 'Mezarda Doğan Çocuklar”, 'Bıyıklı Evliya”, 'Aynalı Hâkimin Marifeti”, 'Eski Kitaplardaki Eskimez Sözler”, 'Hükümdar Mıknatıstan Olsa”, 'Kültür Dünyamızın Tahir Efendileri” gibi nefis yazılar mevcut.