Yaşadığı döneme baktığımızda Yunus Emre’nin sadece bir derviş, bir halk şairi, bir mutasavvıf değil, aynı zamanda adeta bir psikolog olduğunu
görürüz. O yalnızca halkın sanat zevkini tatmin ettiği için 'Yunus” olmamıştır. Nefesinin bugün hâlâ bu kadar canlı olmasında en büyük etken insanların psikolojik ihtiyaçlarını gidermesidir.
Anadolu insanının travmalarını çözen, toplumsal huzuru sağlayan ve yeni bir kültür iklimi adeta bir 'Yunus iklim kuşağı” oluşturan bu büyük halk ozanı aslında bugünün insanına çok şey söylüyor!
Nevzat Tarhan Mesnevi Terapi’den sonra Yunus Terapi ile bizlere Yunus Emre’nin şiirinin günümüz insanın ruhsal yaralarını nasıl sarabileceğini,
toplum psikolojisini nasıl onarabileceğini keşfetmeye davet ediyor. Yunus Emre’nin şiirlerinden yansıyan bilgeliğe çok ihtiyacımız var...
Aşk insanı karmakarışık eder; dün, bugün, yarın iç içe geçer.
Ateşlerde yakar. Yakar ama içindeki cevherin de çıkmasını sağlar.
Âşık olan varlık evini terk edip yokluk evine girer.
Yokluğa erdiğindeyse her şeyi terk eder, kendini suda, toprakta bulur, Yaradan’ın denizinde erir.
Aşk başta ateştir.
Ateş, kibir ve gücü temsil eder.
Ama bu ateşte yandıkça suya, toprağa dönüşürsün.
Sabrı, kanaati, alçak gönüllüğü, edebi öğrenirsin.
Aşk ilinde ahlak eğitimi vardır.
Aşktan ahlaka giden bir yoldur bu…