Yazılı tarih, galipler tarafından kendi zaferlerinden doğan düzeni ebedileştirmek için kotarılmış tarihtir. Sinsi bir sınır muhafızı, düzenin gardiyanı bir tarihtir o.
Arkamızda, sebep ve neticeler zinciri vardır; önümüzde, imkanlar yelpazesi. Kavşakta ise, eylem var, hayal gücünden ve sürekli başkalaşımdan doğmakta olan hayat var.
Bu çığırından çıkmış dünyanın gezgin şövalyelere ihtiyacı var,” hem de Rönesans döneminden daha fazla... Sadece görünüşten ibaret olmayan bir projeye ihtiyacı var; özellikle de şu devlerle çarpışmak için çok daha gerçekçi 'yüce gönüllü delilere” ihtiyaç var:
Don Kişot destanının ana öğesi; insanın ancak Allah’ı yüreğinde sürekli hissettiğinde gerçekten insan ve her şeyden sorumlu varlık olacağının bilincindeki işte bu insancılık / hümanizmdir.
'Bilgelik” ile 'delili” arasındaki ve Aziz Pavlus’un yazdığı gibi 'bilgelerin bilgeliği ile Çarmıh”ın çılgınlığı arasındaki sınır ancak böyle silinir.
Don Kişot’ta, kurulu düzeni yıkan, kâinatın dengesine taze kan veren Peygamberlerin o kutsal çılgınlığı görülür.