Azatlı köle Vitalis, lâhit kopyacısı Efesli Linus, yazıcı köle Simonides, tapınak kandilcisi Feliks, uykusuz çoban Fazelis, gezgin Al-Mina, barbar Yüzbaşı Geta ve boynunda beyaz madalyonuyla Kehribar, Roma’dan çıkıp sığındıkları mağarada kendilerini uykunun güvenli kollarına atmışlardı daha bir gece önce.
Forum’un, Colosseum’un, Senato’nun, İmparator Diocletianus’un, toga picta’nın, Tiber ırmağının, Şifa Tapınağı’nın, elden ele dolaşan kusurlu sikkenin, sonradan kaybedilmiş veya hiç edinilmemiş özgürlüklerin, hitabetin, kitabetin, yontunun, şifalı otların, kurtların kuşların, dağların, uzun yolculukların ve en can yakıcı dövüşlerin içinden geçip ulaştıkları o mağara hikâyeyi hikâyeye, uykusuzluğu uykuya, rüyayı rüyete ve erdemli bir köpeği yedi kişiye ekledi.
O yedi kişi ve Kehribar 309 yıl sonra uyandıklarında hiçbir şeyi bıraktıkları gibi bulmadılar. İmparator Diocleatianus’un Roma’sı yerle yeksan olmuş, Nasıralı İsa’nın dininin nişaneleri şehrin her yerini tutmuştu.
Şimdi artık tanrılar susmuş, ikonalar konuşmaya başlamış, paganların yerini ruhbanlar almış, saf inancın bağlılarına bir şeyler olmuştu.
Usta yazar Nazan Bekiroğlu’ndan ihtişamın ve sefaletin, adaletin ve zulmün başkenti Roma’yı yedi uyurların öyküsüne bağlayan bir edebi şölen Kehribar Geçidi...
Zengin karakter yapısı, incelikle işlenmiş detayları ve insanlığın bin yıllara uzanan macerasından gösterdikleriyle destansı bir roman…