Tükendi
Gelince Haber VerBir İmparatorluk Dili: Osmanlıca
Osmanlıca müstakil bir lisân mıdır, değil midir; liselerde ders olarak okutulsun mu okutulmasın mı gibi tartışmalar, harf inkılâbından bu yana gerek basında gerekse devlet nezdinde zaman zaman alevlenerek devam etti. Geçmişine vâkıf olanların gelecek tasavvurunun daha sağlam olacağı düşüncesinden hareketle çocuklarımıza Osmanlıca öğretelim, diyenler ve bunu lüzumsuz bir çaba olarak görenler… Bütün bu tartışmalar bir yana bugün artık Osmanlıca öğrenmek isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Böylece medeniyetimizle aramıza örülen duvarlar da yavaş yavaş yıkılıyor. Keşkül dergisi 25. sayısında, özelde Osmanlıca olmak üzere, kadîm medeniyetimizden kopmamızla neticelenen harf inkılâbının tesirlerini taşıyor sayfalarına. Bunu yaparken de mazimizle yüzleşip ecdâdımızın dilini ideolojik bir bakış açısına kurban etmeden; 'Yeniden bir medeniyet bilinci nasıl kazanılır?” sorusunun cevabını arıyor. Emin Işık; Dil Derdimiz başlıklı yazısıyla genel mânâda bir dil bilincine vurgu yapıyor. Müfid Yüksel, Lingua Franca ve Osmanlı Lisânı başlıklı yazısıyla Osmanlıca’nın imparatorluk coğrafyasında zamanla Lingua Franca haline gelmesini anlatıyor. Eski Türk Edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Mahmut Kaplan, farklı yüzyıllardaki tasavvufî eserlerin diline dair tahliliyle bu sayıdaki yerini alıyor. Sadık Yalsızuçanlar ise Dil Yâresi başlıklı yazısıyla zülf-i yâre dokunuyor. Prof. Dr. İsmail Yakıt, Arabî harflerle anlam kazanan bir sanat; ebced ve Türk-İslâm kültüründe tarih düşürme üzerine kaleme aldığı zengin yazısıyla katkıda bulunurken, Doç. Dr. Fatih Usluer ise Hurûfîlikle ilgili Osmanlıca eserler bağlamında Hurûfîlerin medeniyetimizdeki yerine değiniyor. Osmanlıca ve harf inkılâbına dair Mehmed Şevket Eygi, Mehmed Niyazi, Süleyman Ateş, Ali Bulaç ve Mehmet Altan’ın görüşleri de geniş bir şekilde dergideki yerini alıyor. Prof. Dr. Sadeddîn Ökten ile yapılan röportaj ise dil-medeniyet ilişkisi ekseninde Osmanlıca, harf inkılâbı ve medeniyetimizle ilgili mühim tesbitler içeriyor. Kadîm medeniyetimizin kıymetli hattatlarının eserlerine de çokça yer verilen derginin bu sayısı, geçmişe ve geleceğe dair önemli bilgiler ihtiva ediyor.
Bir İmparatorluk Dili: Osmanlıca
Osmanlıca müstakil bir lisân mıdır, değil midir; liselerde ders olarak okutulsun mu okutulmasın mı gibi tartışmalar, harf inkılâbından bu yana gerek basında gerekse devlet nezdinde zaman zaman alevlenerek devam etti. Geçmişine vâkıf olanların gelecek tasavvurunun daha sağlam olacağı düşüncesinden hareketle çocuklarımıza Osmanlıca öğretelim, diyenler ve bunu lüzumsuz bir çaba olarak görenler… Bütün bu tartışmalar bir yana bugün artık Osmanlıca öğrenmek isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Böylece medeniyetimizle aramıza örülen duvarlar da yavaş yavaş yıkılıyor. Keşkül dergisi 25. sayısında, özelde Osmanlıca olmak üzere, kadîm medeniyetimizden kopmamızla neticelenen harf inkılâbının tesirlerini taşıyor sayfalarına. Bunu yaparken de mazimizle yüzleşip ecdâdımızın dilini ideolojik bir bakış açısına kurban etmeden; 'Yeniden bir medeniyet bilinci nasıl kazanılır?” sorusunun cevabını arıyor. Emin Işık; Dil Derdimiz başlıklı yazısıyla genel mânâda bir dil bilincine vurgu yapıyor. Müfid Yüksel, Lingua Franca ve Osmanlı Lisânı başlıklı yazısıyla Osmanlıca’nın imparatorluk coğrafyasında zamanla Lingua Franca haline gelmesini anlatıyor. Eski Türk Edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Mahmut Kaplan, farklı yüzyıllardaki tasavvufî eserlerin diline dair tahliliyle bu sayıdaki yerini alıyor. Sadık Yalsızuçanlar ise Dil Yâresi başlıklı yazısıyla zülf-i yâre dokunuyor. Prof. Dr. İsmail Yakıt, Arabî harflerle anlam kazanan bir sanat; ebced ve Türk-İslâm kültüründe tarih düşürme üzerine kaleme aldığı zengin yazısıyla katkıda bulunurken, Doç. Dr. Fatih Usluer ise Hurûfîlikle ilgili Osmanlıca eserler bağlamında Hurûfîlerin medeniyetimizdeki yerine değiniyor. Osmanlıca ve harf inkılâbına dair Mehmed Şevket Eygi, Mehmed Niyazi, Süleyman Ateş, Ali Bulaç ve Mehmet Altan’ın görüşleri de geniş bir şekilde dergideki yerini alıyor. Prof. Dr. Sadeddîn Ökten ile yapılan röportaj ise dil-medeniyet ilişkisi ekseninde Osmanlıca, harf inkılâbı ve medeniyetimizle ilgili mühim tesbitler içeriyor. Kadîm medeniyetimizin kıymetli hattatlarının eserlerine de çokça yer verilen derginin bu sayısı, geçmişe ve geleceğe dair önemli bilgiler ihtiva ediyor.
Bir İmparatorluk Dili: Osmanlıca
Osmanlıca müstakil bir lisân mıdır, değil midir; liselerde ders olarak okutulsun mu okutulmasın mı gibi tartışmalar, harf inkılâbından bu yana gerek basında gerekse devlet nezdinde zaman zaman alevlenerek devam etti. Geçmişine vâkıf olanların gelecek tasavvurunun daha sağlam olacağı düşüncesinden hareketle çocuklarımıza Osmanlıca öğretelim, diyenler ve bunu lüzumsuz bir çaba olarak görenler… Bütün bu tartışmalar bir yana bugün artık Osmanlıca öğrenmek isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Böylece medeniyetimizle aramıza örülen duvarlar da yavaş yavaş yıkılıyor. Keşkül dergisi 25. sayısında, özelde Osmanlıca olmak üzere, kadîm medeniyetimizden kopmamızla neticelenen harf inkılâbının tesirlerini taşıyor sayfalarına. Bunu yaparken de mazimizle yüzleşip ecdâdımızın dilini ideolojik bir bakış açısına kurban etmeden; 'Yeniden bir medeniyet bilinci nasıl kazanılır?” sorusunun cevabını arıyor. Emin Işık; Dil Derdimiz başlıklı yazısıyla genel mânâda bir dil bilincine vurgu yapıyor. Müfid Yüksel, Lingua Franca ve Osmanlı Lisânı başlıklı yazısıyla Osmanlıca’nın imparatorluk coğrafyasında zamanla Lingua Franca haline gelmesini anlatıyor. Eski Türk Edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Mahmut Kaplan, farklı yüzyıllardaki tasavvufî eserlerin diline dair tahliliyle bu sayıdaki yerini alıyor. Sadık Yalsızuçanlar ise Dil Yâresi başlıklı yazısıyla zülf-i yâre dokunuyor. Prof. Dr. İsmail Yakıt, Arabî harflerle anlam kazanan bir sanat; ebced ve Türk-İslâm kültüründe tarih düşürme üzerine kaleme aldığı zengin yazısıyla katkıda bulunurken, Doç. Dr. Fatih Usluer ise Hurûfîlikle ilgili Osmanlıca eserler bağlamında Hurûfîlerin medeniyetimizdeki yerine değiniyor. Osmanlıca ve harf inkılâbına dair Mehmed Şevket Eygi, Mehmed Niyazi, Süleyman Ateş, Ali Bulaç ve Mehmet Altan’ın görüşleri de geniş bir şekilde dergideki yerini alıyor. Prof. Dr. Sadeddîn Ökten ile yapılan röportaj ise dil-medeniyet ilişkisi ekseninde Osmanlıca, harf inkılâbı ve medeniyetimizle ilgili mühim tesbitler içeriyor. Kadîm medeniyetimizin kıymetli hattatlarının eserlerine de çokça yer verilen derginin bu sayısı, geçmişe ve geleceğe dair önemli bilgiler ihtiva ediyor.
Bir İmparatorluk Dili: Osmanlıca
Osmanlıca müstakil bir lisân mıdır, değil midir; liselerde ders olarak okutulsun mu okutulmasın mı gibi tartışmalar, harf inkılâbından bu yana gerek basında gerekse devlet nezdinde zaman zaman alevlenerek devam etti. Geçmişine vâkıf olanların gelecek tasavvurunun daha sağlam olacağı düşüncesinden hareketle çocuklarımıza Osmanlıca öğretelim, diyenler ve bunu lüzumsuz bir çaba olarak görenler… Bütün bu tartışmalar bir yana bugün artık Osmanlıca öğrenmek isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Böylece medeniyetimizle aramıza örülen duvarlar da yavaş yavaş yıkılıyor. Keşkül dergisi 25. sayısında, özelde Osmanlıca olmak üzere, kadîm medeniyetimizden kopmamızla neticelenen harf inkılâbının tesirlerini taşıyor sayfalarına. Bunu yaparken de mazimizle yüzleşip ecdâdımızın dilini ideolojik bir bakış açısına kurban etmeden; 'Yeniden bir medeniyet bilinci nasıl kazanılır?” sorusunun cevabını arıyor. Emin Işık; Dil Derdimiz başlıklı yazısıyla genel mânâda bir dil bilincine vurgu yapıyor. Müfid Yüksel, Lingua Franca ve Osmanlı Lisânı başlıklı yazısıyla Osmanlıca’nın imparatorluk coğrafyasında zamanla Lingua Franca haline gelmesini anlatıyor. Eski Türk Edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Mahmut Kaplan, farklı yüzyıllardaki tasavvufî eserlerin diline dair tahliliyle bu sayıdaki yerini alıyor. Sadık Yalsızuçanlar ise Dil Yâresi başlıklı yazısıyla zülf-i yâre dokunuyor. Prof. Dr. İsmail Yakıt, Arabî harflerle anlam kazanan bir sanat; ebced ve Türk-İslâm kültüründe tarih düşürme üzerine kaleme aldığı zengin yazısıyla katkıda bulunurken, Doç. Dr. Fatih Usluer ise Hurûfîlikle ilgili Osmanlıca eserler bağlamında Hurûfîlerin medeniyetimizdeki yerine değiniyor. Osmanlıca ve harf inkılâbına dair Mehmed Şevket Eygi, Mehmed Niyazi, Süleyman Ateş, Ali Bulaç ve Mehmet Altan’ın görüşleri de geniş bir şekilde dergideki yerini alıyor. Prof. Dr. Sadeddîn Ökten ile yapılan röportaj ise dil-medeniyet ilişkisi ekseninde Osmanlıca, harf inkılâbı ve medeniyetimizle ilgili mühim tesbitler içeriyor. Kadîm medeniyetimizin kıymetli hattatlarının eserlerine de çokça yer verilen derginin bu sayısı, geçmişe ve geleceğe dair önemli bilgiler ihtiva ediyor.
Bir İmparatorluk Dili: Osmanlıca
Osmanlıca müstakil bir lisân mıdır, değil midir; liselerde ders olarak okutulsun mu okutulmasın mı gibi tartışmalar, harf inkılâbından bu yana gerek basında gerekse devlet nezdinde zaman zaman alevlenerek devam etti. Geçmişine vâkıf olanların gelecek tasavvurunun daha sağlam olacağı düşüncesinden hareketle çocuklarımıza Osmanlıca öğretelim, diyenler ve bunu lüzumsuz bir çaba olarak görenler… Bütün bu tartışmalar bir yana bugün artık Osmanlıca öğrenmek isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Böylece medeniyetimizle aramıza örülen duvarlar da yavaş yavaş yıkılıyor. Keşkül dergisi 25. sayısında, özelde Osmanlıca olmak üzere, kadîm medeniyetimizden kopmamızla neticelenen harf inkılâbının tesirlerini taşıyor sayfalarına. Bunu yaparken de mazimizle yüzleşip ecdâdımızın dilini ideolojik bir bakış açısına kurban etmeden; 'Yeniden bir medeniyet bilinci nasıl kazanılır?” sorusunun cevabını arıyor. Emin Işık; Dil Derdimiz başlıklı yazısıyla genel mânâda bir dil bilincine vurgu yapıyor. Müfid Yüksel, Lingua Franca ve Osmanlı Lisânı başlıklı yazısıyla Osmanlıca’nın imparatorluk coğrafyasında zamanla Lingua Franca haline gelmesini anlatıyor. Eski Türk Edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Mahmut Kaplan, farklı yüzyıllardaki tasavvufî eserlerin diline dair tahliliyle bu sayıdaki yerini alıyor. Sadık Yalsızuçanlar ise Dil Yâresi başlıklı yazısıyla zülf-i yâre dokunuyor. Prof. Dr. İsmail Yakıt, Arabî harflerle anlam kazanan bir sanat; ebced ve Türk-İslâm kültüründe tarih düşürme üzerine kaleme aldığı zengin yazısıyla katkıda bulunurken, Doç. Dr. Fatih Usluer ise Hurûfîlikle ilgili Osmanlıca eserler bağlamında Hurûfîlerin medeniyetimizdeki yerine değiniyor. Osmanlıca ve harf inkılâbına dair Mehmed Şevket Eygi, Mehmed Niyazi, Süleyman Ateş, Ali Bulaç ve Mehmet Altan’ın görüşleri de geniş bir şekilde dergideki yerini alıyor. Prof. Dr. Sadeddîn Ökten ile yapılan röportaj ise dil-medeniyet ilişkisi ekseninde Osmanlıca, harf inkılâbı ve medeniyetimizle ilgili mühim tesbitler içeriyor. Kadîm medeniyetimizin kıymetli hattatlarının eserlerine de çokça yer verilen derginin bu sayısı, geçmişe ve geleceğe dair önemli bilgiler ihtiva ediyor.
Bir İmparatorluk Dili: Osmanlıca
Osmanlıca müstakil bir lisân mıdır, değil midir; liselerde ders olarak okutulsun mu okutulmasın mı gibi tartışmalar, harf inkılâbından bu yana gerek basında gerekse devlet nezdinde zaman zaman alevlenerek devam etti. Geçmişine vâkıf olanların gelecek tasavvurunun daha sağlam olacağı düşüncesinden hareketle çocuklarımıza Osmanlıca öğretelim, diyenler ve bunu lüzumsuz bir çaba olarak görenler… Bütün bu tartışmalar bir yana bugün artık Osmanlıca öğrenmek isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Böylece medeniyetimizle aramıza örülen duvarlar da yavaş yavaş yıkılıyor. Keşkül dergisi 25. sayısında, özelde Osmanlıca olmak üzere, kadîm medeniyetimizden kopmamızla neticelenen harf inkılâbının tesirlerini taşıyor sayfalarına. Bunu yaparken de mazimizle yüzleşip ecdâdımızın dilini ideolojik bir bakış açısına kurban etmeden; 'Yeniden bir medeniyet bilinci nasıl kazanılır?” sorusunun cevabını arıyor. Emin Işık; Dil Derdimiz başlıklı yazısıyla genel mânâda bir dil bilincine vurgu yapıyor. Müfid Yüksel, Lingua Franca ve Osmanlı Lisânı başlıklı yazısıyla Osmanlıca’nın imparatorluk coğrafyasında zamanla Lingua Franca haline gelmesini anlatıyor. Eski Türk Edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Mahmut Kaplan, farklı yüzyıllardaki tasavvufî eserlerin diline dair tahliliyle bu sayıdaki yerini alıyor. Sadık Yalsızuçanlar ise Dil Yâresi başlıklı yazısıyla zülf-i yâre dokunuyor. Prof. Dr. İsmail Yakıt, Arabî harflerle anlam kazanan bir sanat; ebced ve Türk-İslâm kültüründe tarih düşürme üzerine kaleme aldığı zengin yazısıyla katkıda bulunurken, Doç. Dr. Fatih Usluer ise Hurûfîlikle ilgili Osmanlıca eserler bağlamında Hurûfîlerin medeniyetimizdeki yerine değiniyor. Osmanlıca ve harf inkılâbına dair Mehmed Şevket Eygi, Mehmed Niyazi, Süleyman Ateş, Ali Bulaç ve Mehmet Altan’ın görüşleri de geniş bir şekilde dergideki yerini alıyor. Prof. Dr. Sadeddîn Ökten ile yapılan röportaj ise dil-medeniyet ilişkisi ekseninde Osmanlıca, harf inkılâbı ve medeniyetimizle ilgili mühim tesbitler içeriyor. Kadîm medeniyetimizin kıymetli hattatlarının eserlerine de çokça yer verilen derginin bu sayısı, geçmişe ve geleceğe dair önemli bilgiler ihtiva ediyor.
Bir İmparatorluk Dili: Osmanlıca
Osmanlıca müstakil bir lisân mıdır, değil midir; liselerde ders olarak okutulsun mu okutulmasın mı gibi tartışmalar, harf inkılâbından bu yana gerek basında gerekse devlet nezdinde zaman zaman alevlenerek devam etti. Geçmişine vâkıf olanların gelecek tasavvurunun daha sağlam olacağı düşüncesinden hareketle çocuklarımıza Osmanlıca öğretelim, diyenler ve bunu lüzumsuz bir çaba olarak görenler… Bütün bu tartışmalar bir yana bugün artık Osmanlıca öğrenmek isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Böylece medeniyetimizle aramıza örülen duvarlar da yavaş yavaş yıkılıyor. Keşkül dergisi 25. sayısında, özelde Osmanlıca olmak üzere, kadîm medeniyetimizden kopmamızla neticelenen harf inkılâbının tesirlerini taşıyor sayfalarına. Bunu yaparken de mazimizle yüzleşip ecdâdımızın dilini ideolojik bir bakış açısına kurban etmeden; 'Yeniden bir medeniyet bilinci nasıl kazanılır?” sorusunun cevabını arıyor. Emin Işık; Dil Derdimiz başlıklı yazısıyla genel mânâda bir dil bilincine vurgu yapıyor. Müfid Yüksel, Lingua Franca ve Osmanlı Lisânı başlıklı yazısıyla Osmanlıca’nın imparatorluk coğrafyasında zamanla Lingua Franca haline gelmesini anlatıyor. Eski Türk Edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Mahmut Kaplan, farklı yüzyıllardaki tasavvufî eserlerin diline dair tahliliyle bu sayıdaki yerini alıyor. Sadık Yalsızuçanlar ise Dil Yâresi başlıklı yazısıyla zülf-i yâre dokunuyor. Prof. Dr. İsmail Yakıt, Arabî harflerle anlam kazanan bir sanat; ebced ve Türk-İslâm kültüründe tarih düşürme üzerine kaleme aldığı zengin yazısıyla katkıda bulunurken, Doç. Dr. Fatih Usluer ise Hurûfîlikle ilgili Osmanlıca eserler bağlamında Hurûfîlerin medeniyetimizdeki yerine değiniyor. Osmanlıca ve harf inkılâbına dair Mehmed Şevket Eygi, Mehmed Niyazi, Süleyman Ateş, Ali Bulaç ve Mehmet Altan’ın görüşleri de geniş bir şekilde dergideki yerini alıyor. Prof. Dr. Sadeddîn Ökten ile yapılan röportaj ise dil-medeniyet ilişkisi ekseninde Osmanlıca, harf inkılâbı ve medeniyetimizle ilgili mühim tesbitler içeriyor. Kadîm medeniyetimizin kıymetli hattatlarının eserlerine de çokça yer verilen derginin bu sayısı, geçmişe ve geleceğe dair önemli bilgiler ihtiva ediyor.
Bir İmparatorluk Dili: Osmanlıca
Osmanlıca müstakil bir lisân mıdır, değil midir; liselerde ders olarak okutulsun mu okutulmasın mı gibi tartışmalar, harf inkılâbından bu yana gerek basında gerekse devlet nezdinde zaman zaman alevlenerek devam etti. Geçmişine vâkıf olanların gelecek tasavvurunun daha sağlam olacağı düşüncesinden hareketle çocuklarımıza Osmanlıca öğretelim, diyenler ve bunu lüzumsuz bir çaba olarak görenler… Bütün bu tartışmalar bir yana bugün artık Osmanlıca öğrenmek isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Böylece medeniyetimizle aramıza örülen duvarlar da yavaş yavaş yıkılıyor. Keşkül dergisi 25. sayısında, özelde Osmanlıca olmak üzere, kadîm medeniyetimizden kopmamızla neticelenen harf inkılâbının tesirlerini taşıyor sayfalarına. Bunu yaparken de mazimizle yüzleşip ecdâdımızın dilini ideolojik bir bakış açısına kurban etmeden; 'Yeniden bir medeniyet bilinci nasıl kazanılır?” sorusunun cevabını arıyor. Emin Işık; Dil Derdimiz başlıklı yazısıyla genel mânâda bir dil bilincine vurgu yapıyor. Müfid Yüksel, Lingua Franca ve Osmanlı Lisânı başlıklı yazısıyla Osmanlıca’nın imparatorluk coğrafyasında zamanla Lingua Franca haline gelmesini anlatıyor. Eski Türk Edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Mahmut Kaplan, farklı yüzyıllardaki tasavvufî eserlerin diline dair tahliliyle bu sayıdaki yerini alıyor. Sadık Yalsızuçanlar ise Dil Yâresi başlıklı yazısıyla zülf-i yâre dokunuyor. Prof. Dr. İsmail Yakıt, Arabî harflerle anlam kazanan bir sanat; ebced ve Türk-İslâm kültüründe tarih düşürme üzerine kaleme aldığı zengin yazısıyla katkıda bulunurken, Doç. Dr. Fatih Usluer ise Hurûfîlikle ilgili Osmanlıca eserler bağlamında Hurûfîlerin medeniyetimizdeki yerine değiniyor. Osmanlıca ve harf inkılâbına dair Mehmed Şevket Eygi, Mehmed Niyazi, Süleyman Ateş, Ali Bulaç ve Mehmet Altan’ın görüşleri de geniş bir şekilde dergideki yerini alıyor. Prof. Dr. Sadeddîn Ökten ile yapılan röportaj ise dil-medeniyet ilişkisi ekseninde Osmanlıca, harf inkılâbı ve medeniyetimizle ilgili mühim tesbitler içeriyor. Kadîm medeniyetimizin kıymetli hattatlarının eserlerine de çokça yer verilen derginin bu sayısı, geçmişe ve geleceğe dair önemli bilgiler ihtiva ediyor.