Menü
ÜYELİK İŞLEMLERİ
Sepetim

Keşkül Dergisi 17. Sayı

Yayınevi : Sufi Kitap
Barkod : 1520401901700
Ürün Kodu : 15204.01.0017
Sayfa Sayısı : 128
120,00 TL
120,00 TL
%0
İndirim
Beğen

Tükendi

Gelince Haber Ver
Paylaş
Fiyat Alarmı Tavsiye Et
Hazret-i insan ya da kendisi de bir hazret-i insan olan İbnü’l-Arabî Hazretleri’nin deyişiyle insan-ı kâmil. Hakk’a ve halka ait bütün varlık mertebelerinin kendisinde cem’ olduğu ve Cenâb-ı Hakk’ın, ruhumdan ruh üfledim buyurduğu insan, hem bu özelliği hem de Hakk’ın sûretinde yaratılmış olması hasebiyle âlemdeki varlıkların en kâmilidir zaten. Bu mânâda bütün insanlar bi’l-kuvve yetkindir ancak hazret-i insan olabilmek için bi’l-fiil yetkin olmak gerekir ki nebîler ve velîler böyledirler. Allah’ı ancak onlar bilir çünkü Allah’ın mazharıdırlar. Mutlak anlamda yegâne hazret-i insan ise Efendimiz (s.a.v.)’dir. Diğer nebîler ve velîler O’na tâbidir.
Cenâb-ı Hakk, Elest Bezmi’nde 'Elestü bi Rabbiküm” diye sual buyurduğunda buna 'Belâ” diye cevap verdi ruhlarımız. Unutmamamız gereken tek şey, bu hitab ve o hitaba karşılık verdiğimiz sözdür. Mûsıkînin de ilk meşki olan bu hitaba bağlanan, bağlı kalan insan, hazret-i insan olma şerefine nâil olur. Dünyaya geliş gayemiz de budur. Elest Bezmi’nde Yaradan’a verdiği sözü tutmak üzere bu dünyaya nüzûlünden sonra insan, burada Hakk’a layık bir kul haline gelerek tekrar Rabbine urûc etmelidir ki, yaratılış gayesini gerçekleştirmiş olsun.
Bahâeddîn Veled’in dediği gibi: 'Biz Allah’tan gelip yine Allah’a gidiyoruz.”
Zaten aslolan yol ve yolculuk da budur.
Hz. Mevlânâ gibi insan-ı kâmiller bize bu yolda nasıl yürüyeceğimizi öğretiyorlar, yoldaki tehlikelerden bizi koruyacak rehberleri tanıtıyorlar.
Bu sayımızda Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, İbnü’l-Arabî’nin hazret-i insan anlayışını yazarken Doç. Dr. Ekrem Demirli, bu büyük sûfînin insan tasavvurunun dayandığı kavramlara dair bir tahlil yaptı. Doç. Dr. Abdullah Kartal ise İbnü’l-Arabî ve Abdülkerîm Cîlî’nin görüşleri ekseninde metafizik bir ilke olarak insan-ı kâmili irdeledi. Prof. Dr. Cihan Okuyucu, Mesnevî-i Şerîf ’teki insanlık panoramasını kaleme aldı. İnsanın tekâmülünün ana kaynağı Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyeleri ve güzel ahlâkıdır, diyen Dr. Mustafa Merter insanın hazret-i insan olmasına mâni olan engelleri ve bunların nasıl bertaraf edileceğini anlattı. Emin Işık hazret-i insan hazret-i Kur’ân yansımasından bahsederken, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, şerefli nesebinden geldiği Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Marifetname’sindeki hazret-i insanı yazdı. Savaş Barkçin, mûsıkî ve hazret-i insan ilişkisini vurguladığı yazısında hazret-i insan olmanın yolunun Elest Bezmi’ndeki nidayı ve ona verdiğimiz cevabı hiç unutmamaktan ve buna göre yaşamaktan geçtiğini ifade etti.

Bu sayıda ayrıca değerli mûsıkîşinas ve neyzen Ahmed Şahin ve usta sedefkâr, ahşap oyma sanatçısı Hüsamettin Yivlik ile yapılan keyifli ve ufuk açıcı röportajları ve daha pek çok kıymetli yazıyı da bulabilirsiniz. Yeni sayılarda buluşmak ümidiyle… 

Hazret-i insan ya da kendisi de bir hazret-i insan olan İbnü’l-Arabî Hazretleri’nin deyişiyle insan-ı kâmil. Hakk’a ve halka ait bütün varlık mertebelerinin kendisinde cem’ olduğu ve Cenâb-ı Hakk’ın, ruhumdan ruh üfledim buyurduğu insan, hem bu özelliği hem de Hakk’ın sûretinde yaratılmış olması hasebiyle âlemdeki varlıkların en kâmilidir zaten. Bu mânâda bütün insanlar bi’l-kuvve yetkindir ancak hazret-i insan olabilmek için bi’l-fiil yetkin olmak gerekir ki nebîler ve velîler böyledirler. Allah’ı ancak onlar bilir çünkü Allah’ın mazharıdırlar. Mutlak anlamda yegâne hazret-i insan ise Efendimiz (s.a.v.)’dir. Diğer nebîler ve velîler O’na tâbidir.
Cenâb-ı Hakk, Elest Bezmi’nde 'Elestü bi Rabbiküm” diye sual buyurduğunda buna 'Belâ” diye cevap verdi ruhlarımız. Unutmamamız gereken tek şey, bu hitab ve o hitaba karşılık verdiğimiz sözdür. Mûsıkînin de ilk meşki olan bu hitaba bağlanan, bağlı kalan insan, hazret-i insan olma şerefine nâil olur. Dünyaya geliş gayemiz de budur. Elest Bezmi’nde Yaradan’a verdiği sözü tutmak üzere bu dünyaya nüzûlünden sonra insan, burada Hakk’a layık bir kul haline gelerek tekrar Rabbine urûc etmelidir ki, yaratılış gayesini gerçekleştirmiş olsun.
Bahâeddîn Veled’in dediği gibi: 'Biz Allah’tan gelip yine Allah’a gidiyoruz.”
Zaten aslolan yol ve yolculuk da budur.
Hz. Mevlânâ gibi insan-ı kâmiller bize bu yolda nasıl yürüyeceğimizi öğretiyorlar, yoldaki tehlikelerden bizi koruyacak rehberleri tanıtıyorlar.
Bu sayımızda Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, İbnü’l-Arabî’nin hazret-i insan anlayışını yazarken Doç. Dr. Ekrem Demirli, bu büyük sûfînin insan tasavvurunun dayandığı kavramlara dair bir tahlil yaptı. Doç. Dr. Abdullah Kartal ise İbnü’l-Arabî ve Abdülkerîm Cîlî’nin görüşleri ekseninde metafizik bir ilke olarak insan-ı kâmili irdeledi. Prof. Dr. Cihan Okuyucu, Mesnevî-i Şerîf ’teki insanlık panoramasını kaleme aldı. İnsanın tekâmülünün ana kaynağı Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyeleri ve güzel ahlâkıdır, diyen Dr. Mustafa Merter insanın hazret-i insan olmasına mâni olan engelleri ve bunların nasıl bertaraf edileceğini anlattı. Emin Işık hazret-i insan hazret-i Kur’ân yansımasından bahsederken, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, şerefli nesebinden geldiği Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Marifetname’sindeki hazret-i insanı yazdı. Savaş Barkçin, mûsıkî ve hazret-i insan ilişkisini vurguladığı yazısında hazret-i insan olmanın yolunun Elest Bezmi’ndeki nidayı ve ona verdiğimiz cevabı hiç unutmamaktan ve buna göre yaşamaktan geçtiğini ifade etti.

Bu sayıda ayrıca değerli mûsıkîşinas ve neyzen Ahmed Şahin ve usta sedefkâr, ahşap oyma sanatçısı Hüsamettin Yivlik ile yapılan keyifli ve ufuk açıcı röportajları ve daha pek çok kıymetli yazıyı da bulabilirsiniz. Yeni sayılarda buluşmak ümidiyle… 

Hazret-i insan ya da kendisi de bir hazret-i insan olan İbnü’l-Arabî Hazretleri’nin deyişiyle insan-ı kâmil. Hakk’a ve halka ait bütün varlık mertebelerinin kendisinde cem’ olduğu ve Cenâb-ı Hakk’ın, ruhumdan ruh üfledim buyurduğu insan, hem bu özelliği hem de Hakk’ın sûretinde yaratılmış olması hasebiyle âlemdeki varlıkların en kâmilidir zaten. Bu mânâda bütün insanlar bi’l-kuvve yetkindir ancak hazret-i insan olabilmek için bi’l-fiil yetkin olmak gerekir ki nebîler ve velîler böyledirler. Allah’ı ancak onlar bilir çünkü Allah’ın mazharıdırlar. Mutlak anlamda yegâne hazret-i insan ise Efendimiz (s.a.v.)’dir. Diğer nebîler ve velîler O’na tâbidir.
Cenâb-ı Hakk, Elest Bezmi’nde 'Elestü bi Rabbiküm” diye sual buyurduğunda buna 'Belâ” diye cevap verdi ruhlarımız. Unutmamamız gereken tek şey, bu hitab ve o hitaba karşılık verdiğimiz sözdür. Mûsıkînin de ilk meşki olan bu hitaba bağlanan, bağlı kalan insan, hazret-i insan olma şerefine nâil olur. Dünyaya geliş gayemiz de budur. Elest Bezmi’nde Yaradan’a verdiği sözü tutmak üzere bu dünyaya nüzûlünden sonra insan, burada Hakk’a layık bir kul haline gelerek tekrar Rabbine urûc etmelidir ki, yaratılış gayesini gerçekleştirmiş olsun.
Bahâeddîn Veled’in dediği gibi: 'Biz Allah’tan gelip yine Allah’a gidiyoruz.”
Zaten aslolan yol ve yolculuk da budur.
Hz. Mevlânâ gibi insan-ı kâmiller bize bu yolda nasıl yürüyeceğimizi öğretiyorlar, yoldaki tehlikelerden bizi koruyacak rehberleri tanıtıyorlar.
Bu sayımızda Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, İbnü’l-Arabî’nin hazret-i insan anlayışını yazarken Doç. Dr. Ekrem Demirli, bu büyük sûfînin insan tasavvurunun dayandığı kavramlara dair bir tahlil yaptı. Doç. Dr. Abdullah Kartal ise İbnü’l-Arabî ve Abdülkerîm Cîlî’nin görüşleri ekseninde metafizik bir ilke olarak insan-ı kâmili irdeledi. Prof. Dr. Cihan Okuyucu, Mesnevî-i Şerîf ’teki insanlık panoramasını kaleme aldı. İnsanın tekâmülünün ana kaynağı Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyeleri ve güzel ahlâkıdır, diyen Dr. Mustafa Merter insanın hazret-i insan olmasına mâni olan engelleri ve bunların nasıl bertaraf edileceğini anlattı. Emin Işık hazret-i insan hazret-i Kur’ân yansımasından bahsederken, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, şerefli nesebinden geldiği Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Marifetname’sindeki hazret-i insanı yazdı. Savaş Barkçin, mûsıkî ve hazret-i insan ilişkisini vurguladığı yazısında hazret-i insan olmanın yolunun Elest Bezmi’ndeki nidayı ve ona verdiğimiz cevabı hiç unutmamaktan ve buna göre yaşamaktan geçtiğini ifade etti.

Bu sayıda ayrıca değerli mûsıkîşinas ve neyzen Ahmed Şahin ve usta sedefkâr, ahşap oyma sanatçısı Hüsamettin Yivlik ile yapılan keyifli ve ufuk açıcı röportajları ve daha pek çok kıymetli yazıyı da bulabilirsiniz. Yeni sayılarda buluşmak ümidiyle… 

Hazret-i insan ya da kendisi de bir hazret-i insan olan İbnü’l-Arabî Hazretleri’nin deyişiyle insan-ı kâmil. Hakk’a ve halka ait bütün varlık mertebelerinin kendisinde cem’ olduğu ve Cenâb-ı Hakk’ın, ruhumdan ruh üfledim buyurduğu insan, hem bu özelliği hem de Hakk’ın sûretinde yaratılmış olması hasebiyle âlemdeki varlıkların en kâmilidir zaten. Bu mânâda bütün insanlar bi’l-kuvve yetkindir ancak hazret-i insan olabilmek için bi’l-fiil yetkin olmak gerekir ki nebîler ve velîler böyledirler. Allah’ı ancak onlar bilir çünkü Allah’ın mazharıdırlar. Mutlak anlamda yegâne hazret-i insan ise Efendimiz (s.a.v.)’dir. Diğer nebîler ve velîler O’na tâbidir.
Cenâb-ı Hakk, Elest Bezmi’nde 'Elestü bi Rabbiküm” diye sual buyurduğunda buna 'Belâ” diye cevap verdi ruhlarımız. Unutmamamız gereken tek şey, bu hitab ve o hitaba karşılık verdiğimiz sözdür. Mûsıkînin de ilk meşki olan bu hitaba bağlanan, bağlı kalan insan, hazret-i insan olma şerefine nâil olur. Dünyaya geliş gayemiz de budur. Elest Bezmi’nde Yaradan’a verdiği sözü tutmak üzere bu dünyaya nüzûlünden sonra insan, burada Hakk’a layık bir kul haline gelerek tekrar Rabbine urûc etmelidir ki, yaratılış gayesini gerçekleştirmiş olsun.
Bahâeddîn Veled’in dediği gibi: 'Biz Allah’tan gelip yine Allah’a gidiyoruz.”
Zaten aslolan yol ve yolculuk da budur.
Hz. Mevlânâ gibi insan-ı kâmiller bize bu yolda nasıl yürüyeceğimizi öğretiyorlar, yoldaki tehlikelerden bizi koruyacak rehberleri tanıtıyorlar.
Bu sayımızda Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, İbnü’l-Arabî’nin hazret-i insan anlayışını yazarken Doç. Dr. Ekrem Demirli, bu büyük sûfînin insan tasavvurunun dayandığı kavramlara dair bir tahlil yaptı. Doç. Dr. Abdullah Kartal ise İbnü’l-Arabî ve Abdülkerîm Cîlî’nin görüşleri ekseninde metafizik bir ilke olarak insan-ı kâmili irdeledi. Prof. Dr. Cihan Okuyucu, Mesnevî-i Şerîf ’teki insanlık panoramasını kaleme aldı. İnsanın tekâmülünün ana kaynağı Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyeleri ve güzel ahlâkıdır, diyen Dr. Mustafa Merter insanın hazret-i insan olmasına mâni olan engelleri ve bunların nasıl bertaraf edileceğini anlattı. Emin Işık hazret-i insan hazret-i Kur’ân yansımasından bahsederken, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, şerefli nesebinden geldiği Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Marifetname’sindeki hazret-i insanı yazdı. Savaş Barkçin, mûsıkî ve hazret-i insan ilişkisini vurguladığı yazısında hazret-i insan olmanın yolunun Elest Bezmi’ndeki nidayı ve ona verdiğimiz cevabı hiç unutmamaktan ve buna göre yaşamaktan geçtiğini ifade etti.

Bu sayıda ayrıca değerli mûsıkîşinas ve neyzen Ahmed Şahin ve usta sedefkâr, ahşap oyma sanatçısı Hüsamettin Yivlik ile yapılan keyifli ve ufuk açıcı röportajları ve daha pek çok kıymetli yazıyı da bulabilirsiniz. Yeni sayılarda buluşmak ümidiyle… 

Hazret-i insan ya da kendisi de bir hazret-i insan olan İbnü’l-Arabî Hazretleri’nin deyişiyle insan-ı kâmil. Hakk’a ve halka ait bütün varlık mertebelerinin kendisinde cem’ olduğu ve Cenâb-ı Hakk’ın, ruhumdan ruh üfledim buyurduğu insan, hem bu özelliği hem de Hakk’ın sûretinde yaratılmış olması hasebiyle âlemdeki varlıkların en kâmilidir zaten. Bu mânâda bütün insanlar bi’l-kuvve yetkindir ancak hazret-i insan olabilmek için bi’l-fiil yetkin olmak gerekir ki nebîler ve velîler böyledirler. Allah’ı ancak onlar bilir çünkü Allah’ın mazharıdırlar. Mutlak anlamda yegâne hazret-i insan ise Efendimiz (s.a.v.)’dir. Diğer nebîler ve velîler O’na tâbidir.
Cenâb-ı Hakk, Elest Bezmi’nde 'Elestü bi Rabbiküm” diye sual buyurduğunda buna 'Belâ” diye cevap verdi ruhlarımız. Unutmamamız gereken tek şey, bu hitab ve o hitaba karşılık verdiğimiz sözdür. Mûsıkînin de ilk meşki olan bu hitaba bağlanan, bağlı kalan insan, hazret-i insan olma şerefine nâil olur. Dünyaya geliş gayemiz de budur. Elest Bezmi’nde Yaradan’a verdiği sözü tutmak üzere bu dünyaya nüzûlünden sonra insan, burada Hakk’a layık bir kul haline gelerek tekrar Rabbine urûc etmelidir ki, yaratılış gayesini gerçekleştirmiş olsun.
Bahâeddîn Veled’in dediği gibi: 'Biz Allah’tan gelip yine Allah’a gidiyoruz.”
Zaten aslolan yol ve yolculuk da budur.
Hz. Mevlânâ gibi insan-ı kâmiller bize bu yolda nasıl yürüyeceğimizi öğretiyorlar, yoldaki tehlikelerden bizi koruyacak rehberleri tanıtıyorlar.
Bu sayımızda Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, İbnü’l-Arabî’nin hazret-i insan anlayışını yazarken Doç. Dr. Ekrem Demirli, bu büyük sûfînin insan tasavvurunun dayandığı kavramlara dair bir tahlil yaptı. Doç. Dr. Abdullah Kartal ise İbnü’l-Arabî ve Abdülkerîm Cîlî’nin görüşleri ekseninde metafizik bir ilke olarak insan-ı kâmili irdeledi. Prof. Dr. Cihan Okuyucu, Mesnevî-i Şerîf ’teki insanlık panoramasını kaleme aldı. İnsanın tekâmülünün ana kaynağı Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyeleri ve güzel ahlâkıdır, diyen Dr. Mustafa Merter insanın hazret-i insan olmasına mâni olan engelleri ve bunların nasıl bertaraf edileceğini anlattı. Emin Işık hazret-i insan hazret-i Kur’ân yansımasından bahsederken, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, şerefli nesebinden geldiği Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Marifetname’sindeki hazret-i insanı yazdı. Savaş Barkçin, mûsıkî ve hazret-i insan ilişkisini vurguladığı yazısında hazret-i insan olmanın yolunun Elest Bezmi’ndeki nidayı ve ona verdiğimiz cevabı hiç unutmamaktan ve buna göre yaşamaktan geçtiğini ifade etti.

Bu sayıda ayrıca değerli mûsıkîşinas ve neyzen Ahmed Şahin ve usta sedefkâr, ahşap oyma sanatçısı Hüsamettin Yivlik ile yapılan keyifli ve ufuk açıcı röportajları ve daha pek çok kıymetli yazıyı da bulabilirsiniz. Yeni sayılarda buluşmak ümidiyle… 

Hazret-i insan ya da kendisi de bir hazret-i insan olan İbnü’l-Arabî Hazretleri’nin deyişiyle insan-ı kâmil. Hakk’a ve halka ait bütün varlık mertebelerinin kendisinde cem’ olduğu ve Cenâb-ı Hakk’ın, ruhumdan ruh üfledim buyurduğu insan, hem bu özelliği hem de Hakk’ın sûretinde yaratılmış olması hasebiyle âlemdeki varlıkların en kâmilidir zaten. Bu mânâda bütün insanlar bi’l-kuvve yetkindir ancak hazret-i insan olabilmek için bi’l-fiil yetkin olmak gerekir ki nebîler ve velîler böyledirler. Allah’ı ancak onlar bilir çünkü Allah’ın mazharıdırlar. Mutlak anlamda yegâne hazret-i insan ise Efendimiz (s.a.v.)’dir. Diğer nebîler ve velîler O’na tâbidir.
Cenâb-ı Hakk, Elest Bezmi’nde 'Elestü bi Rabbiküm” diye sual buyurduğunda buna 'Belâ” diye cevap verdi ruhlarımız. Unutmamamız gereken tek şey, bu hitab ve o hitaba karşılık verdiğimiz sözdür. Mûsıkînin de ilk meşki olan bu hitaba bağlanan, bağlı kalan insan, hazret-i insan olma şerefine nâil olur. Dünyaya geliş gayemiz de budur. Elest Bezmi’nde Yaradan’a verdiği sözü tutmak üzere bu dünyaya nüzûlünden sonra insan, burada Hakk’a layık bir kul haline gelerek tekrar Rabbine urûc etmelidir ki, yaratılış gayesini gerçekleştirmiş olsun.
Bahâeddîn Veled’in dediği gibi: 'Biz Allah’tan gelip yine Allah’a gidiyoruz.”
Zaten aslolan yol ve yolculuk da budur.
Hz. Mevlânâ gibi insan-ı kâmiller bize bu yolda nasıl yürüyeceğimizi öğretiyorlar, yoldaki tehlikelerden bizi koruyacak rehberleri tanıtıyorlar.
Bu sayımızda Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, İbnü’l-Arabî’nin hazret-i insan anlayışını yazarken Doç. Dr. Ekrem Demirli, bu büyük sûfînin insan tasavvurunun dayandığı kavramlara dair bir tahlil yaptı. Doç. Dr. Abdullah Kartal ise İbnü’l-Arabî ve Abdülkerîm Cîlî’nin görüşleri ekseninde metafizik bir ilke olarak insan-ı kâmili irdeledi. Prof. Dr. Cihan Okuyucu, Mesnevî-i Şerîf ’teki insanlık panoramasını kaleme aldı. İnsanın tekâmülünün ana kaynağı Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyeleri ve güzel ahlâkıdır, diyen Dr. Mustafa Merter insanın hazret-i insan olmasına mâni olan engelleri ve bunların nasıl bertaraf edileceğini anlattı. Emin Işık hazret-i insan hazret-i Kur’ân yansımasından bahsederken, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, şerefli nesebinden geldiği Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Marifetname’sindeki hazret-i insanı yazdı. Savaş Barkçin, mûsıkî ve hazret-i insan ilişkisini vurguladığı yazısında hazret-i insan olmanın yolunun Elest Bezmi’ndeki nidayı ve ona verdiğimiz cevabı hiç unutmamaktan ve buna göre yaşamaktan geçtiğini ifade etti.

Bu sayıda ayrıca değerli mûsıkîşinas ve neyzen Ahmed Şahin ve usta sedefkâr, ahşap oyma sanatçısı Hüsamettin Yivlik ile yapılan keyifli ve ufuk açıcı röportajları ve daha pek çok kıymetli yazıyı da bulabilirsiniz. Yeni sayılarda buluşmak ümidiyle… 

Hazret-i insan ya da kendisi de bir hazret-i insan olan İbnü’l-Arabî Hazretleri’nin deyişiyle insan-ı kâmil. Hakk’a ve halka ait bütün varlık mertebelerinin kendisinde cem’ olduğu ve Cenâb-ı Hakk’ın, ruhumdan ruh üfledim buyurduğu insan, hem bu özelliği hem de Hakk’ın sûretinde yaratılmış olması hasebiyle âlemdeki varlıkların en kâmilidir zaten. Bu mânâda bütün insanlar bi’l-kuvve yetkindir ancak hazret-i insan olabilmek için bi’l-fiil yetkin olmak gerekir ki nebîler ve velîler böyledirler. Allah’ı ancak onlar bilir çünkü Allah’ın mazharıdırlar. Mutlak anlamda yegâne hazret-i insan ise Efendimiz (s.a.v.)’dir. Diğer nebîler ve velîler O’na tâbidir.
Cenâb-ı Hakk, Elest Bezmi’nde 'Elestü bi Rabbiküm” diye sual buyurduğunda buna 'Belâ” diye cevap verdi ruhlarımız. Unutmamamız gereken tek şey, bu hitab ve o hitaba karşılık verdiğimiz sözdür. Mûsıkînin de ilk meşki olan bu hitaba bağlanan, bağlı kalan insan, hazret-i insan olma şerefine nâil olur. Dünyaya geliş gayemiz de budur. Elest Bezmi’nde Yaradan’a verdiği sözü tutmak üzere bu dünyaya nüzûlünden sonra insan, burada Hakk’a layık bir kul haline gelerek tekrar Rabbine urûc etmelidir ki, yaratılış gayesini gerçekleştirmiş olsun.
Bahâeddîn Veled’in dediği gibi: 'Biz Allah’tan gelip yine Allah’a gidiyoruz.”
Zaten aslolan yol ve yolculuk da budur.
Hz. Mevlânâ gibi insan-ı kâmiller bize bu yolda nasıl yürüyeceğimizi öğretiyorlar, yoldaki tehlikelerden bizi koruyacak rehberleri tanıtıyorlar.
Bu sayımızda Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, İbnü’l-Arabî’nin hazret-i insan anlayışını yazarken Doç. Dr. Ekrem Demirli, bu büyük sûfînin insan tasavvurunun dayandığı kavramlara dair bir tahlil yaptı. Doç. Dr. Abdullah Kartal ise İbnü’l-Arabî ve Abdülkerîm Cîlî’nin görüşleri ekseninde metafizik bir ilke olarak insan-ı kâmili irdeledi. Prof. Dr. Cihan Okuyucu, Mesnevî-i Şerîf ’teki insanlık panoramasını kaleme aldı. İnsanın tekâmülünün ana kaynağı Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyeleri ve güzel ahlâkıdır, diyen Dr. Mustafa Merter insanın hazret-i insan olmasına mâni olan engelleri ve bunların nasıl bertaraf edileceğini anlattı. Emin Işık hazret-i insan hazret-i Kur’ân yansımasından bahsederken, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, şerefli nesebinden geldiği Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Marifetname’sindeki hazret-i insanı yazdı. Savaş Barkçin, mûsıkî ve hazret-i insan ilişkisini vurguladığı yazısında hazret-i insan olmanın yolunun Elest Bezmi’ndeki nidayı ve ona verdiğimiz cevabı hiç unutmamaktan ve buna göre yaşamaktan geçtiğini ifade etti.

Bu sayıda ayrıca değerli mûsıkîşinas ve neyzen Ahmed Şahin ve usta sedefkâr, ahşap oyma sanatçısı Hüsamettin Yivlik ile yapılan keyifli ve ufuk açıcı röportajları ve daha pek çok kıymetli yazıyı da bulabilirsiniz. Yeni sayılarda buluşmak ümidiyle… 

Hazret-i insan ya da kendisi de bir hazret-i insan olan İbnü’l-Arabî Hazretleri’nin deyişiyle insan-ı kâmil. Hakk’a ve halka ait bütün varlık mertebelerinin kendisinde cem’ olduğu ve Cenâb-ı Hakk’ın, ruhumdan ruh üfledim buyurduğu insan, hem bu özelliği hem de Hakk’ın sûretinde yaratılmış olması hasebiyle âlemdeki varlıkların en kâmilidir zaten. Bu mânâda bütün insanlar bi’l-kuvve yetkindir ancak hazret-i insan olabilmek için bi’l-fiil yetkin olmak gerekir ki nebîler ve velîler böyledirler. Allah’ı ancak onlar bilir çünkü Allah’ın mazharıdırlar. Mutlak anlamda yegâne hazret-i insan ise Efendimiz (s.a.v.)’dir. Diğer nebîler ve velîler O’na tâbidir.
Cenâb-ı Hakk, Elest Bezmi’nde 'Elestü bi Rabbiküm” diye sual buyurduğunda buna 'Belâ” diye cevap verdi ruhlarımız. Unutmamamız gereken tek şey, bu hitab ve o hitaba karşılık verdiğimiz sözdür. Mûsıkînin de ilk meşki olan bu hitaba bağlanan, bağlı kalan insan, hazret-i insan olma şerefine nâil olur. Dünyaya geliş gayemiz de budur. Elest Bezmi’nde Yaradan’a verdiği sözü tutmak üzere bu dünyaya nüzûlünden sonra insan, burada Hakk’a layık bir kul haline gelerek tekrar Rabbine urûc etmelidir ki, yaratılış gayesini gerçekleştirmiş olsun.
Bahâeddîn Veled’in dediği gibi: 'Biz Allah’tan gelip yine Allah’a gidiyoruz.”
Zaten aslolan yol ve yolculuk da budur.
Hz. Mevlânâ gibi insan-ı kâmiller bize bu yolda nasıl yürüyeceğimizi öğretiyorlar, yoldaki tehlikelerden bizi koruyacak rehberleri tanıtıyorlar.
Bu sayımızda Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, İbnü’l-Arabî’nin hazret-i insan anlayışını yazarken Doç. Dr. Ekrem Demirli, bu büyük sûfînin insan tasavvurunun dayandığı kavramlara dair bir tahlil yaptı. Doç. Dr. Abdullah Kartal ise İbnü’l-Arabî ve Abdülkerîm Cîlî’nin görüşleri ekseninde metafizik bir ilke olarak insan-ı kâmili irdeledi. Prof. Dr. Cihan Okuyucu, Mesnevî-i Şerîf ’teki insanlık panoramasını kaleme aldı. İnsanın tekâmülünün ana kaynağı Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyeleri ve güzel ahlâkıdır, diyen Dr. Mustafa Merter insanın hazret-i insan olmasına mâni olan engelleri ve bunların nasıl bertaraf edileceğini anlattı. Emin Işık hazret-i insan hazret-i Kur’ân yansımasından bahsederken, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, şerefli nesebinden geldiği Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Marifetname’sindeki hazret-i insanı yazdı. Savaş Barkçin, mûsıkî ve hazret-i insan ilişkisini vurguladığı yazısında hazret-i insan olmanın yolunun Elest Bezmi’ndeki nidayı ve ona verdiğimiz cevabı hiç unutmamaktan ve buna göre yaşamaktan geçtiğini ifade etti.

Bu sayıda ayrıca değerli mûsıkîşinas ve neyzen Ahmed Şahin ve usta sedefkâr, ahşap oyma sanatçısı Hüsamettin Yivlik ile yapılan keyifli ve ufuk açıcı röportajları ve daha pek çok kıymetli yazıyı da bulabilirsiniz. Yeni sayılarda buluşmak ümidiyle… 

Sayfa Sayısı
128
Benzer Kitaplar
Sufi Kitap Keşkül Dergisi 12. Sayı
78,00 TL
120,00 TL
Sepete Ekle
Sufi Kitap Keşkül Dergisi 11. Sayı
78,00 TL
120,00 TL
Sepete Ekle
Sufi Kitap Keşkül Dergisi 10. Sayı
78,00 TL
120,00 TL
Sepete Ekle
Sufi Kitap Keşkül Dergisi 9. Sayı
78,00 TL
120,00 TL
Sepete Ekle
Sufi Kitap Kolektif - Keşkül Dergisi 50. Sayı
78,00 TL
120,00 TL
Sepete Ekle
Sufi Kitap Keşkül Dergisi 19. Sayı
78,00 TL
120,00 TL
Sepete Ekle
Sufi Kitap Kolektif - Keşkül Dergisi 49. Sayı
78,00 TL
120,00 TL
Sepete Ekle
Sufi Kitap Kolektif - Keşkül Dergisi 48. Sayı
78,00 TL
120,00 TL
Sepete Ekle
Sufi Kitap Keşkül Dergisi 6. Sayı
78,00 TL
120,00 TL
Sepete Ekle
Sufi Kitap Keşkül Dergisi 5. Sayı
78,00 TL
120,00 TL
Sepete Ekle
Sufi Kitap Keşkül Dergisi 47. Sayı
78,00 TL
120,00 TL
Sepete Ekle
Sufi Kitap Keşkül Dergisi 46. Sayı
78,00 TL
120,00 TL
Sepete Ekle
T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.