Tükendi
Gelince Haber Ver
'DEVLETİMİZ ADL İLE TÂ KIYAMET PÂYİDAR OLSUN'
KEŞKÜL DERGİSİ'NİN 42. SAYISI: 'DEVLET'
Kadîm medeniyetimizde devlete itaat etmek, Allah'a itaat etmek gibidir. Âlemin merkezindeki sultân, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Mensubu bulunduğu milletin mücessem hali olan sultân, Allah Teâlâ'nın emirlerini uygular. Ve din, devlet ve millet üçlüsü birbirinin tamamlayıcısıdır.
Ecdâdımız için ideal devlet adamı Fahr-i Kâinât Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve onun râşid halîfeleridir. Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz'in bir devlet başkanı olarak uygulama ve amelleri bu husustaki sünnetleri oluşturur ve her Müslümanın devletle olan münâsebetini belirler. İbn Haldun; 'Devlet sünneti yaşatır ve sünnetle yaşar.' der.
Mesele adâleti kâim kılmaktır, bu sebeple siyaset düşüncemiz adâlet fikri üzerinde yükselmiş, siyâsetnâmeler bu minval üzere kaleme alınmıştır.
'Hükümdar ceseddir, onun ruhu adl'dir. Her ne vakit adl olmazsa mülk harab olur.' diyen İbnü'l-Arabî Hazretleri gibi pek çok sûfî, ideal devlet tasavvurunu ortaya koyan eserler kaleme almışlardır. Tasavvufu dışarıda bırakan bir anlayışla ceddimizin devlet geleneğini ve siyaset düşüncesini anlamak mümkün değildir zira kurucu güç tasavvuftur. Sûfîlerin devletle münasebetleri ise bir padişah şeyh ilişkisinden ibaret olmadığı gibi, menfaat devşirmek niyetli bir ilişki hiç değildir. Devlet adamlarına yakınlığı sebebiyle eleştirilerin hedefi olan Halvetî ricalinden Nûreddînzâde Muslihuddîn Hazretleri'ne yine Halvetî ricâlinden Seyyid Seyfullah Hazretleri'nin söylediği şu sözler bunun en açık delilidir: 'Nasihatlarınızla bu denlü vüzerâ ve ümerâ gönüllerini ıslah ediyor ve onlara Cenâb-ı Hakk'a varan yolu gösteriyorsunuz, bu dahi ibadettir.”
Keşkül dergisi, 42. sayısında ecdâdımızın devlet tasavvurunu, siyaset düşüncesini, tasavvufun bu tasavvur ve düşüncenin oluşumundaki etkisini ve devlet tekke münasebetlerini işlerken gelenekten bağımsız bir İslâmî devlet anlayışının derde çare olamayacağını da gözler önüne seriyor. 'Bu çağda İslâmî devlet mümkün müdür?', 'İyi bir devlet adamı nasıl olur?', 'Siyasetçi nasıl olur?' sorularına cevaplar aranırken, tarih boyunca tasavvufî hareketmiş gibi algılanan siyâsî hareketler de dikkat nazarlara veriliyor
Keşkül'ün 42. sayısının yazarları ve konu başlıklarından bazıları ise şöyle: Prof. Dr. Recep Şentürk, 'Devlet nedir? Piramit mi dâire mi?'; Doç. Dr. Fatih M. Şeker; 'Osmanlı siyaset düşüncesinin kaynakları'; Yrd. Doç. Dr. Özkan Öztürk; 'Vahdet nazarından siyaset ve sultân', Kemal Sâil, 'Şehîd bir 'şeyhülislâm'ın portresi: Seyyid Feyzullah Efendi'; Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, 'Şevketli ve izzetli bir devletin iki müessisi: Şeyh Edebalı ve mürîdi Osman Gâzi'...
'DEVLETİMİZ ADL İLE TÂ KIYAMET PÂYİDAR OLSUN'
KEŞKÜL DERGİSİ'NİN 42. SAYISI: 'DEVLET'
Kadîm medeniyetimizde devlete itaat etmek, Allah'a itaat etmek gibidir. Âlemin merkezindeki sultân, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Mensubu bulunduğu milletin mücessem hali olan sultân, Allah Teâlâ'nın emirlerini uygular. Ve din, devlet ve millet üçlüsü birbirinin tamamlayıcısıdır.
Ecdâdımız için ideal devlet adamı Fahr-i Kâinât Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve onun râşid halîfeleridir. Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz'in bir devlet başkanı olarak uygulama ve amelleri bu husustaki sünnetleri oluşturur ve her Müslümanın devletle olan münâsebetini belirler. İbn Haldun; 'Devlet sünneti yaşatır ve sünnetle yaşar.' der.
Mesele adâleti kâim kılmaktır, bu sebeple siyaset düşüncemiz adâlet fikri üzerinde yükselmiş, siyâsetnâmeler bu minval üzere kaleme alınmıştır.
'Hükümdar ceseddir, onun ruhu adl'dir. Her ne vakit adl olmazsa mülk harab olur.' diyen İbnü'l-Arabî Hazretleri gibi pek çok sûfî, ideal devlet tasavvurunu ortaya koyan eserler kaleme almışlardır. Tasavvufu dışarıda bırakan bir anlayışla ceddimizin devlet geleneğini ve siyaset düşüncesini anlamak mümkün değildir zira kurucu güç tasavvuftur. Sûfîlerin devletle münasebetleri ise bir padişah şeyh ilişkisinden ibaret olmadığı gibi, menfaat devşirmek niyetli bir ilişki hiç değildir. Devlet adamlarına yakınlığı sebebiyle eleştirilerin hedefi olan Halvetî ricalinden Nûreddînzâde Muslihuddîn Hazretleri'ne yine Halvetî ricâlinden Seyyid Seyfullah Hazretleri'nin söylediği şu sözler bunun en açık delilidir: 'Nasihatlarınızla bu denlü vüzerâ ve ümerâ gönüllerini ıslah ediyor ve onlara Cenâb-ı Hakk'a varan yolu gösteriyorsunuz, bu dahi ibadettir.”
Keşkül dergisi, 42. sayısında ecdâdımızın devlet tasavvurunu, siyaset düşüncesini, tasavvufun bu tasavvur ve düşüncenin oluşumundaki etkisini ve devlet tekke münasebetlerini işlerken gelenekten bağımsız bir İslâmî devlet anlayışının derde çare olamayacağını da gözler önüne seriyor. 'Bu çağda İslâmî devlet mümkün müdür?', 'İyi bir devlet adamı nasıl olur?', 'Siyasetçi nasıl olur?' sorularına cevaplar aranırken, tarih boyunca tasavvufî hareketmiş gibi algılanan siyâsî hareketler de dikkat nazarlara veriliyor
Keşkül'ün 42. sayısının yazarları ve konu başlıklarından bazıları ise şöyle: Prof. Dr. Recep Şentürk, 'Devlet nedir? Piramit mi dâire mi?'; Doç. Dr. Fatih M. Şeker; 'Osmanlı siyaset düşüncesinin kaynakları'; Yrd. Doç. Dr. Özkan Öztürk; 'Vahdet nazarından siyaset ve sultân', Kemal Sâil, 'Şehîd bir 'şeyhülislâm'ın portresi: Seyyid Feyzullah Efendi'; Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, 'Şevketli ve izzetli bir devletin iki müessisi: Şeyh Edebalı ve mürîdi Osman Gâzi'...
'DEVLETİMİZ ADL İLE TÂ KIYAMET PÂYİDAR OLSUN'
KEŞKÜL DERGİSİ'NİN 42. SAYISI: 'DEVLET'
Kadîm medeniyetimizde devlete itaat etmek, Allah'a itaat etmek gibidir. Âlemin merkezindeki sultân, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Mensubu bulunduğu milletin mücessem hali olan sultân, Allah Teâlâ'nın emirlerini uygular. Ve din, devlet ve millet üçlüsü birbirinin tamamlayıcısıdır.
Ecdâdımız için ideal devlet adamı Fahr-i Kâinât Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve onun râşid halîfeleridir. Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz'in bir devlet başkanı olarak uygulama ve amelleri bu husustaki sünnetleri oluşturur ve her Müslümanın devletle olan münâsebetini belirler. İbn Haldun; 'Devlet sünneti yaşatır ve sünnetle yaşar.' der.
Mesele adâleti kâim kılmaktır, bu sebeple siyaset düşüncemiz adâlet fikri üzerinde yükselmiş, siyâsetnâmeler bu minval üzere kaleme alınmıştır.
'Hükümdar ceseddir, onun ruhu adl'dir. Her ne vakit adl olmazsa mülk harab olur.' diyen İbnü'l-Arabî Hazretleri gibi pek çok sûfî, ideal devlet tasavvurunu ortaya koyan eserler kaleme almışlardır. Tasavvufu dışarıda bırakan bir anlayışla ceddimizin devlet geleneğini ve siyaset düşüncesini anlamak mümkün değildir zira kurucu güç tasavvuftur. Sûfîlerin devletle münasebetleri ise bir padişah şeyh ilişkisinden ibaret olmadığı gibi, menfaat devşirmek niyetli bir ilişki hiç değildir. Devlet adamlarına yakınlığı sebebiyle eleştirilerin hedefi olan Halvetî ricalinden Nûreddînzâde Muslihuddîn Hazretleri'ne yine Halvetî ricâlinden Seyyid Seyfullah Hazretleri'nin söylediği şu sözler bunun en açık delilidir: 'Nasihatlarınızla bu denlü vüzerâ ve ümerâ gönüllerini ıslah ediyor ve onlara Cenâb-ı Hakk'a varan yolu gösteriyorsunuz, bu dahi ibadettir.”
Keşkül dergisi, 42. sayısında ecdâdımızın devlet tasavvurunu, siyaset düşüncesini, tasavvufun bu tasavvur ve düşüncenin oluşumundaki etkisini ve devlet tekke münasebetlerini işlerken gelenekten bağımsız bir İslâmî devlet anlayışının derde çare olamayacağını da gözler önüne seriyor. 'Bu çağda İslâmî devlet mümkün müdür?', 'İyi bir devlet adamı nasıl olur?', 'Siyasetçi nasıl olur?' sorularına cevaplar aranırken, tarih boyunca tasavvufî hareketmiş gibi algılanan siyâsî hareketler de dikkat nazarlara veriliyor
Keşkül'ün 42. sayısının yazarları ve konu başlıklarından bazıları ise şöyle: Prof. Dr. Recep Şentürk, 'Devlet nedir? Piramit mi dâire mi?'; Doç. Dr. Fatih M. Şeker; 'Osmanlı siyaset düşüncesinin kaynakları'; Yrd. Doç. Dr. Özkan Öztürk; 'Vahdet nazarından siyaset ve sultân', Kemal Sâil, 'Şehîd bir 'şeyhülislâm'ın portresi: Seyyid Feyzullah Efendi'; Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, 'Şevketli ve izzetli bir devletin iki müessisi: Şeyh Edebalı ve mürîdi Osman Gâzi'...
'DEVLETİMİZ ADL İLE TÂ KIYAMET PÂYİDAR OLSUN'
KEŞKÜL DERGİSİ'NİN 42. SAYISI: 'DEVLET'
Kadîm medeniyetimizde devlete itaat etmek, Allah'a itaat etmek gibidir. Âlemin merkezindeki sultân, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Mensubu bulunduğu milletin mücessem hali olan sultân, Allah Teâlâ'nın emirlerini uygular. Ve din, devlet ve millet üçlüsü birbirinin tamamlayıcısıdır.
Ecdâdımız için ideal devlet adamı Fahr-i Kâinât Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve onun râşid halîfeleridir. Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz'in bir devlet başkanı olarak uygulama ve amelleri bu husustaki sünnetleri oluşturur ve her Müslümanın devletle olan münâsebetini belirler. İbn Haldun; 'Devlet sünneti yaşatır ve sünnetle yaşar.' der.
Mesele adâleti kâim kılmaktır, bu sebeple siyaset düşüncemiz adâlet fikri üzerinde yükselmiş, siyâsetnâmeler bu minval üzere kaleme alınmıştır.
'Hükümdar ceseddir, onun ruhu adl'dir. Her ne vakit adl olmazsa mülk harab olur.' diyen İbnü'l-Arabî Hazretleri gibi pek çok sûfî, ideal devlet tasavvurunu ortaya koyan eserler kaleme almışlardır. Tasavvufu dışarıda bırakan bir anlayışla ceddimizin devlet geleneğini ve siyaset düşüncesini anlamak mümkün değildir zira kurucu güç tasavvuftur. Sûfîlerin devletle münasebetleri ise bir padişah şeyh ilişkisinden ibaret olmadığı gibi, menfaat devşirmek niyetli bir ilişki hiç değildir. Devlet adamlarına yakınlığı sebebiyle eleştirilerin hedefi olan Halvetî ricalinden Nûreddînzâde Muslihuddîn Hazretleri'ne yine Halvetî ricâlinden Seyyid Seyfullah Hazretleri'nin söylediği şu sözler bunun en açık delilidir: 'Nasihatlarınızla bu denlü vüzerâ ve ümerâ gönüllerini ıslah ediyor ve onlara Cenâb-ı Hakk'a varan yolu gösteriyorsunuz, bu dahi ibadettir.”
Keşkül dergisi, 42. sayısında ecdâdımızın devlet tasavvurunu, siyaset düşüncesini, tasavvufun bu tasavvur ve düşüncenin oluşumundaki etkisini ve devlet tekke münasebetlerini işlerken gelenekten bağımsız bir İslâmî devlet anlayışının derde çare olamayacağını da gözler önüne seriyor. 'Bu çağda İslâmî devlet mümkün müdür?', 'İyi bir devlet adamı nasıl olur?', 'Siyasetçi nasıl olur?' sorularına cevaplar aranırken, tarih boyunca tasavvufî hareketmiş gibi algılanan siyâsî hareketler de dikkat nazarlara veriliyor
Keşkül'ün 42. sayısının yazarları ve konu başlıklarından bazıları ise şöyle: Prof. Dr. Recep Şentürk, 'Devlet nedir? Piramit mi dâire mi?'; Doç. Dr. Fatih M. Şeker; 'Osmanlı siyaset düşüncesinin kaynakları'; Yrd. Doç. Dr. Özkan Öztürk; 'Vahdet nazarından siyaset ve sultân', Kemal Sâil, 'Şehîd bir 'şeyhülislâm'ın portresi: Seyyid Feyzullah Efendi'; Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, 'Şevketli ve izzetli bir devletin iki müessisi: Şeyh Edebalı ve mürîdi Osman Gâzi'...
'DEVLETİMİZ ADL İLE TÂ KIYAMET PÂYİDAR OLSUN'
KEŞKÜL DERGİSİ'NİN 42. SAYISI: 'DEVLET'
Kadîm medeniyetimizde devlete itaat etmek, Allah'a itaat etmek gibidir. Âlemin merkezindeki sultân, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Mensubu bulunduğu milletin mücessem hali olan sultân, Allah Teâlâ'nın emirlerini uygular. Ve din, devlet ve millet üçlüsü birbirinin tamamlayıcısıdır.
Ecdâdımız için ideal devlet adamı Fahr-i Kâinât Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve onun râşid halîfeleridir. Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz'in bir devlet başkanı olarak uygulama ve amelleri bu husustaki sünnetleri oluşturur ve her Müslümanın devletle olan münâsebetini belirler. İbn Haldun; 'Devlet sünneti yaşatır ve sünnetle yaşar.' der.
Mesele adâleti kâim kılmaktır, bu sebeple siyaset düşüncemiz adâlet fikri üzerinde yükselmiş, siyâsetnâmeler bu minval üzere kaleme alınmıştır.
'Hükümdar ceseddir, onun ruhu adl'dir. Her ne vakit adl olmazsa mülk harab olur.' diyen İbnü'l-Arabî Hazretleri gibi pek çok sûfî, ideal devlet tasavvurunu ortaya koyan eserler kaleme almışlardır. Tasavvufu dışarıda bırakan bir anlayışla ceddimizin devlet geleneğini ve siyaset düşüncesini anlamak mümkün değildir zira kurucu güç tasavvuftur. Sûfîlerin devletle münasebetleri ise bir padişah şeyh ilişkisinden ibaret olmadığı gibi, menfaat devşirmek niyetli bir ilişki hiç değildir. Devlet adamlarına yakınlığı sebebiyle eleştirilerin hedefi olan Halvetî ricalinden Nûreddînzâde Muslihuddîn Hazretleri'ne yine Halvetî ricâlinden Seyyid Seyfullah Hazretleri'nin söylediği şu sözler bunun en açık delilidir: 'Nasihatlarınızla bu denlü vüzerâ ve ümerâ gönüllerini ıslah ediyor ve onlara Cenâb-ı Hakk'a varan yolu gösteriyorsunuz, bu dahi ibadettir.”
Keşkül dergisi, 42. sayısında ecdâdımızın devlet tasavvurunu, siyaset düşüncesini, tasavvufun bu tasavvur ve düşüncenin oluşumundaki etkisini ve devlet tekke münasebetlerini işlerken gelenekten bağımsız bir İslâmî devlet anlayışının derde çare olamayacağını da gözler önüne seriyor. 'Bu çağda İslâmî devlet mümkün müdür?', 'İyi bir devlet adamı nasıl olur?', 'Siyasetçi nasıl olur?' sorularına cevaplar aranırken, tarih boyunca tasavvufî hareketmiş gibi algılanan siyâsî hareketler de dikkat nazarlara veriliyor
Keşkül'ün 42. sayısının yazarları ve konu başlıklarından bazıları ise şöyle: Prof. Dr. Recep Şentürk, 'Devlet nedir? Piramit mi dâire mi?'; Doç. Dr. Fatih M. Şeker; 'Osmanlı siyaset düşüncesinin kaynakları'; Yrd. Doç. Dr. Özkan Öztürk; 'Vahdet nazarından siyaset ve sultân', Kemal Sâil, 'Şehîd bir 'şeyhülislâm'ın portresi: Seyyid Feyzullah Efendi'; Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, 'Şevketli ve izzetli bir devletin iki müessisi: Şeyh Edebalı ve mürîdi Osman Gâzi'...
'DEVLETİMİZ ADL İLE TÂ KIYAMET PÂYİDAR OLSUN'
KEŞKÜL DERGİSİ'NİN 42. SAYISI: 'DEVLET'
Kadîm medeniyetimizde devlete itaat etmek, Allah'a itaat etmek gibidir. Âlemin merkezindeki sultân, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Mensubu bulunduğu milletin mücessem hali olan sultân, Allah Teâlâ'nın emirlerini uygular. Ve din, devlet ve millet üçlüsü birbirinin tamamlayıcısıdır.
Ecdâdımız için ideal devlet adamı Fahr-i Kâinât Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve onun râşid halîfeleridir. Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz'in bir devlet başkanı olarak uygulama ve amelleri bu husustaki sünnetleri oluşturur ve her Müslümanın devletle olan münâsebetini belirler. İbn Haldun; 'Devlet sünneti yaşatır ve sünnetle yaşar.' der.
Mesele adâleti kâim kılmaktır, bu sebeple siyaset düşüncemiz adâlet fikri üzerinde yükselmiş, siyâsetnâmeler bu minval üzere kaleme alınmıştır.
'Hükümdar ceseddir, onun ruhu adl'dir. Her ne vakit adl olmazsa mülk harab olur.' diyen İbnü'l-Arabî Hazretleri gibi pek çok sûfî, ideal devlet tasavvurunu ortaya koyan eserler kaleme almışlardır. Tasavvufu dışarıda bırakan bir anlayışla ceddimizin devlet geleneğini ve siyaset düşüncesini anlamak mümkün değildir zira kurucu güç tasavvuftur. Sûfîlerin devletle münasebetleri ise bir padişah şeyh ilişkisinden ibaret olmadığı gibi, menfaat devşirmek niyetli bir ilişki hiç değildir. Devlet adamlarına yakınlığı sebebiyle eleştirilerin hedefi olan Halvetî ricalinden Nûreddînzâde Muslihuddîn Hazretleri'ne yine Halvetî ricâlinden Seyyid Seyfullah Hazretleri'nin söylediği şu sözler bunun en açık delilidir: 'Nasihatlarınızla bu denlü vüzerâ ve ümerâ gönüllerini ıslah ediyor ve onlara Cenâb-ı Hakk'a varan yolu gösteriyorsunuz, bu dahi ibadettir.”
Keşkül dergisi, 42. sayısında ecdâdımızın devlet tasavvurunu, siyaset düşüncesini, tasavvufun bu tasavvur ve düşüncenin oluşumundaki etkisini ve devlet tekke münasebetlerini işlerken gelenekten bağımsız bir İslâmî devlet anlayışının derde çare olamayacağını da gözler önüne seriyor. 'Bu çağda İslâmî devlet mümkün müdür?', 'İyi bir devlet adamı nasıl olur?', 'Siyasetçi nasıl olur?' sorularına cevaplar aranırken, tarih boyunca tasavvufî hareketmiş gibi algılanan siyâsî hareketler de dikkat nazarlara veriliyor
Keşkül'ün 42. sayısının yazarları ve konu başlıklarından bazıları ise şöyle: Prof. Dr. Recep Şentürk, 'Devlet nedir? Piramit mi dâire mi?'; Doç. Dr. Fatih M. Şeker; 'Osmanlı siyaset düşüncesinin kaynakları'; Yrd. Doç. Dr. Özkan Öztürk; 'Vahdet nazarından siyaset ve sultân', Kemal Sâil, 'Şehîd bir 'şeyhülislâm'ın portresi: Seyyid Feyzullah Efendi'; Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, 'Şevketli ve izzetli bir devletin iki müessisi: Şeyh Edebalı ve mürîdi Osman Gâzi'...
'DEVLETİMİZ ADL İLE TÂ KIYAMET PÂYİDAR OLSUN'
KEŞKÜL DERGİSİ'NİN 42. SAYISI: 'DEVLET'
Kadîm medeniyetimizde devlete itaat etmek, Allah'a itaat etmek gibidir. Âlemin merkezindeki sultân, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Mensubu bulunduğu milletin mücessem hali olan sultân, Allah Teâlâ'nın emirlerini uygular. Ve din, devlet ve millet üçlüsü birbirinin tamamlayıcısıdır.
Ecdâdımız için ideal devlet adamı Fahr-i Kâinât Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve onun râşid halîfeleridir. Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz'in bir devlet başkanı olarak uygulama ve amelleri bu husustaki sünnetleri oluşturur ve her Müslümanın devletle olan münâsebetini belirler. İbn Haldun; 'Devlet sünneti yaşatır ve sünnetle yaşar.' der.
Mesele adâleti kâim kılmaktır, bu sebeple siyaset düşüncemiz adâlet fikri üzerinde yükselmiş, siyâsetnâmeler bu minval üzere kaleme alınmıştır.
'Hükümdar ceseddir, onun ruhu adl'dir. Her ne vakit adl olmazsa mülk harab olur.' diyen İbnü'l-Arabî Hazretleri gibi pek çok sûfî, ideal devlet tasavvurunu ortaya koyan eserler kaleme almışlardır. Tasavvufu dışarıda bırakan bir anlayışla ceddimizin devlet geleneğini ve siyaset düşüncesini anlamak mümkün değildir zira kurucu güç tasavvuftur. Sûfîlerin devletle münasebetleri ise bir padişah şeyh ilişkisinden ibaret olmadığı gibi, menfaat devşirmek niyetli bir ilişki hiç değildir. Devlet adamlarına yakınlığı sebebiyle eleştirilerin hedefi olan Halvetî ricalinden Nûreddînzâde Muslihuddîn Hazretleri'ne yine Halvetî ricâlinden Seyyid Seyfullah Hazretleri'nin söylediği şu sözler bunun en açık delilidir: 'Nasihatlarınızla bu denlü vüzerâ ve ümerâ gönüllerini ıslah ediyor ve onlara Cenâb-ı Hakk'a varan yolu gösteriyorsunuz, bu dahi ibadettir.”
Keşkül dergisi, 42. sayısında ecdâdımızın devlet tasavvurunu, siyaset düşüncesini, tasavvufun bu tasavvur ve düşüncenin oluşumundaki etkisini ve devlet tekke münasebetlerini işlerken gelenekten bağımsız bir İslâmî devlet anlayışının derde çare olamayacağını da gözler önüne seriyor. 'Bu çağda İslâmî devlet mümkün müdür?', 'İyi bir devlet adamı nasıl olur?', 'Siyasetçi nasıl olur?' sorularına cevaplar aranırken, tarih boyunca tasavvufî hareketmiş gibi algılanan siyâsî hareketler de dikkat nazarlara veriliyor
Keşkül'ün 42. sayısının yazarları ve konu başlıklarından bazıları ise şöyle: Prof. Dr. Recep Şentürk, 'Devlet nedir? Piramit mi dâire mi?'; Doç. Dr. Fatih M. Şeker; 'Osmanlı siyaset düşüncesinin kaynakları'; Yrd. Doç. Dr. Özkan Öztürk; 'Vahdet nazarından siyaset ve sultân', Kemal Sâil, 'Şehîd bir 'şeyhülislâm'ın portresi: Seyyid Feyzullah Efendi'; Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, 'Şevketli ve izzetli bir devletin iki müessisi: Şeyh Edebalı ve mürîdi Osman Gâzi'...